YAZARI: Sabahattin ALİ
YAYINEVİ: Yapı Kredi Yayınları
YAYIN YILI: 2010
SAYFA SAYISI: 222 sayfa
TÜRÜ: Edebiyat, Roman
Roman, Nazilli’nin Kuyucak ilçesinde bir dram ile başlasa da olayların büyük bir kısmı Edremit’te geçmektedir. 1900’lerin başında Anadolu taşrasını kendisine arka plan yapan romanın beni etkileyen çok önemli bölümleri oldu. Sabahattin Ali’yi bu kadar geç keşfetmiş olduğuma bir kez daha üzüldüm. Sabahattin Ali, dönemin hem siyasal hem toplumsal yapısına ilişkin önemli ipuçlarını 220 sayfalık bir romanda yine her zamanki gibi güzel betimlemelere yer vermişti. Örneğin, hiç gidip görmesem de Edremit taraflarını çok iyi anlatmış, romanı okurken bir an kendimi bir incir altında oturmuş da önümdeki manzarayı izliyormuşum gibi hissetmeme neden olmuştur. Ayrıca, Sabahattin Ali, Edremit’e tayini çıkan Kaymakam Salahattin Bey’in evlatlığı olarak çocukluğunu ve gençliğini geçiren Yusuf’un hemen hemen hiç konuşmadan hem aile içinde hem yetiştiği yerde bir ağırlığının olmasını da çok iyi ifade etmiştir. Okuma-yazma konusuna büyük bir istek duymadığı için eğitimine devam etmemiş olması babası Salahattin Bey tarafından hoş karşılanmamış olsa da, bu Yusuf’a başta kendisinin evin reisliğini dolaylı yollardan teslim etmesine engel teşkil etmemiştir. Sessizliğine rağmen evin kontrolünü elinde bulunduran Yusuf, talihsiz olaylar yüzünden olsa da evin kızı Muazzez’i de kaçırıp nikahına aldıktan sonra hikayenin sonunu tahmin etmede her zamanki gibi Sabahattin Ali’nin beni şaşırtmasına neden olmuştur. Örneğin, evin hizmetçisi olan Kübra ile tekrar karşılaşacaklarını düşünürken bir daha kendisini romanda görememek beni üzdü ve şaşırttı, ya da son sahneye kadar Şakir ile karşılaşmamış olmaları da bana Sabahattin Ali’nin biraz kaçak dövüştüğü izlenimini verdi.
Roman bittikten sonra neler hissettiğime gelince, Yazının devamını oku »